DEMİRCİ'DE SÖZCÜKLER
- Ana Sayfa
- DEMİRCİ'DE SÖZCÜKLER
HAZIRLAYAN
Dr. Mesut Ersönmez (1952 DEMİRCİ / Manisa)
Demirci Atatürk İlkokulu, Demirci Ortaokulu, İzmir Atatürk Lisesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudu. Askerlik dönüşü geldiği memleketinde 1978’den beri hekimlik yapmaktadır.
SUNUŞ (Nisan 2011’de yayımlanan bu çalışma, gözden geçirilmiş ve yeni sözcükler eklenerek genişletilmiştir. 28 Temmuz 2021)
Demirciliyi konuşması ele verir. Çevre ilçeler ve diğer yörelerden farklıdır dilimiz. Kimi sözcüklerimiz bu gün kullanılmıyor (möfdimam); müddeiumûmî’ye dili dönmeyen insanımız bildiği sözcüklere benzeterek söyleyivermiş (müftü+imam).
Duydukları Arapça ve Farsça sözcükleri kendince yorumlayanlar bazen tam tersi anlam yüklemişler; Arapça “an-kasdin” olmuş “ıngasdan”, ‘kasıtlı olarak, bile bile’ anlamı dönmüş ‘kasıtsız, şakacıktan’a.
Gayri Müslim komşularımızdan Yunanca sözcükler kalmış: ızgara, pide, labada, maydanoz, gübre, güğüm, huni, mısrandere, övendere vb.
Sözü kısa yoldan söyleme kolaycılığı, sözcüklerin de kısaltılmasına yol açmış; heceler azaltıldığı gibi harfler de yutulur olmuş, Demirci Ağzı sanki şifreli bir dile dönüşmüştür. (Bunu açıklayan özellikler tablolarda sunulmuştur.)
Benzer şekilde lakaplar (takma adlar) da kısa yoldan tanıtma aracı olmuş. Soyadı Kanunu’ndan önce kişileri tanıtan lakaplar günümüzde de kolayca aynı amaca hizmet etmektedir. Aile adından farkı, başkaları tarafından yakıştırılmasıdır.
İzmir Atatürk Lisesinde Edebiyat Hocamız Behçet Altın’ından duyduğum bir söz: Bazen Dil’de mantık aranmaz, öyle aransaydı;
İĞNEYE DİKEN
DİKENE BATAN
KAZMAYA KAZAN
KAZANA KIZAN
demek gerekirdi.
Bazı sözcüklerimizin nerede ve nasıl ortaya çıktığını bilmek zor; hiç olmazsa derlediklerim yitip gitmesin istedim. 1965’ten beri devam eden çalışmamda sözcükleri dört bölümde ele alıp bu kitapçığı hazırladım.
15 Ocak 2016 Demirci
1965’ten beri derlediğim sözcükleri dört bölümde topladım:
1. Bölüm : DEMİRCİ’DE SÖZCÜKLER
2. Bölüm : DEMİRCİ AĞZI
3. Bölüm : LAKAPLAR VE ADLAR
a) LAKAPLAR (TAKMA ADLAR)
b) AİLE ADLARINDAN ÖRNEKLER
4. Bölüm : DEMİRCİ’DE YER ADLARI
Görüş ve önerilerinizi iletebileceğiniz
e-posta: mesutersonmez@yahoo.com
1. Bölüm : DEMİRCİ’DE SÖZCÜKLER
Sözcüklerin okunuşuna yardımcı İŞARETLER,
kökeni ve kaynağı belirten KISALTMALAR :
a e ö
|
altı çizili ünlü harfler uzun okunur (aa, ee, öö)
|
[ ]
|
köşeli ayraçtaki harfler okunmaz [ğ, h, l, r, y]
|
’
|
-hık- diyecekmiş gibi kesme yapılır
|
’[k, t]
|
-hık- diyecekmiş gibi kesme yapılarak sert ünsüz harf yutulur, söylenmez
|
ñ
|
N genizden söylenir (ng)
|
Ar.
|
Arapça
|
Far.
|
Farsça
|
K.M.
|
Kâşgarlı Mahmûd: Dîvânü Lügâti’t –Türk
|
Yun.
|
Yunanca
|
A
abah yazıklanma ifadesi; vah, aman
abay şaşkınlık ifadesi; ay, amanın
abba 1- acınma ifadesi; vah, aman 2‑ bıkkınlık ifadesi; of, aman
abınmak : 1- abanmak, yaslanmak 2- apışmak
abırdos dağınık, kaba, giyimi özensiz
acık azıcık, biraz, pek az
acık çıka[r]ttırmak hınç çıkarttırmak, öç almak
acıkdan az sonra, birazdan
açık boyacı açıkça söyleyen, lafını sakınmayan, doğrucu, dobra
agıl tagıl ıvır zıvır, öteberi
ağzınna ilik ağzına kadar (dolu olmak), ağzınca (bkz: tıkış depiş)
ak çapa dar ağızlı uzun çapa
akgın 1- işleri yolunda 2- akıcı, seri
a’[k]lı ırılmak aklı başından gitmek
akyaveş uyuşuk, ağırkanlı
alacakör gün batımı ile akşam karanlığı arasındaki görüş uzaklığının azaldığı hafif karanlık
alaf alev, alev sıcaklığı
alaf a[l]mak 1- ateş almak, tutuşmak 2- telaşlanmak
alaf attırmak 1- sıcaklığı çok artmak 2- pis kokmak, osurmak
alağış kargaşa, kalabalık, hareketlilik (Ar. âlâyiş: gösteriş, tantana)
aldañgaç meme yalancı emzik
a’lâmak 1- ayıklamak 2- devşirmek
a’leşdirmek kördüğümü açmak, çözmek
alay peley (bkz: alaz pelez)
alaz pelez belli belirsiz, bulanık, silik
aley aley alacalı, yer yer görülen renk değişimi
aley aley o[l]mak kızarıp bozarmak
alfa’[t]ma hatmi çiçeği
almelenmiş, al(l ince okunur)meli cıvıklaşmış, cıvımış, yumuşamış, kıvamı bozulmuş (helmelenmek’ten)
ananagına endirmek (anadan doğma bırakmak) rakibin gücünü tüketmek, pes ettirmek, iflas ettirmek
andaçyaka karşı yamaç, karşı yaka (annaç – alnaç : karşı)
andık 1- sırtlan 2- anlayışsız, kaba, hödük
añgazına garezine, inadına, aksine, düşmanca, sinirlendirmek için
añnanmak uzanmak, yan gelip yatmak, tembellik etmek
apar’[t]mak fırlayıp koşmak, koşarak peşine düşmek
apbak, apbacık ak-pak, akça-pakça, temiz, pürüzsüz, pırıl pırıl
apışma kale hedefteki taşı taşla vurma ve kaydırma oyunu (el büyüklüğünde yassı taşlarla oynanır, atışta bacaklar yana açılır-apışmak-)
a[r]daradan karmaşadan yararlanarak, umulmadık anda, kendini gizleyerek
a[r]dılmak 1- asılmak, asılı kalmak 2- ısrar etmek, üstelemek
a[r]dmak asmak, asılı bırakmak, sarkıtmak
a[r]tı’[k]la[r] boşuna, işe yaramaz (bkz: delleci[y]ne)
aşa yel lodos (aşağıdan-güney batıdan- esen rüzgar)
aşaşlık pişirilecek yiyecekler, erzak
aşdan az sonra (bkz: acıkdan)
avalos gavalos değiş tokuş(çu) (Yun. avalos: takas)
avara işe yaramaz, adi, bozuk, yoz, hasta
avkalamak hırpalamak, sarsmak
avur zavur ıvır zıvır, falan filan
avur zavur e’[t]mek boş konuşmak, lafı gevelemek, bahane bulmak, yokuşa sürmek
ayakaşı asker çıkarılan eve gönderilen yemek, asker çıkarılışında yenen yemek
ayda sadakda arada bir, çok seyrek, ayda yılda bir
aydeş çelimsiz, zayıf, hastalıklı
ayran ağızlı boşboğaz, sır tutamayan, güvenilmez
ayran gönüllü dengesiz, daldan dala konan, hercai, kararsız
ayvadana karın ağrısı ve ishalde çay gibi pişirilip içilen bitki, civan perçemi
B
babıç yuluğu gibi 1- pabuç gibi, iri, kocaman 2- çok eski, kirli (bkz: yuluk)
babıldamak dili dolaşmak (bkz. levürdemek)
bacagaşı (baca kaşı) ocağın üst tarafında bacanın iki yanındaki kibrit, lamba vs. konan rafçık
bağıl bağıl bollum bollum, katmer katmer, bıngıl bıngıl
bakanak o[l]mak gözetmek, kollamak, korumak
bakırı bakır rengi
bambal hımbıl, miskin, üşengeç
baş dışara, baş dışarı : 1- fazladan kazanç, beleş, avanta 2- kayıt dışı, söylenmeyen çıkar
bayabildiñ 1- aşağı yukarı, tahminen 2‑ sahiden, gerçekten
bayadır çoktandır, epeydir
bayazaman alışılageldiği gibi, hep olduğu gibi
bazar e’[k]mey (pazar ekmeği) çarşı fırınından alınan beyaz ekmek
bece’lemek becermek, icabına bakmak, üstesinden gelmek
bedel kocası ölen varlıklı kadının evlenerek yanına aldığı, ölen eşin yerini alan (bedeli olan) yeni eş (Ateş Bedeli, Sabri Bedeli)
beketmek, beke’[t]mek kapatmak, örtmek
beleñarı belli belirsiz, yarım yamalak, şöyle böyle, hayal meyal
belezahmet 1- bir zahmet, zahmet olacak 2‑ zahmetle, zorlukla
beliñ uçuk, korku ya da sıkıntıdan çıktığına inanılan dudak uçuğu (sivilce, bere, leke)
beliñlemek korkudan dudağında uçuk çıkmak (K.M. hayvanın ürküp kaçması)
bencik 1- hep kendinden söz eden, kendini beğenmiş, ben ben diye konuşan 2- derideki küçük ben, alerji belirtisi sivilce
be[r]be[r] demiri başparmakla basılarak açılan kapı sapı
be’[rt]me, be[rt]ik eklem şişmesi, şiş
bıcırgan 1- yapışkan yabani başak (bkz: iğilcen) 2‑ kaşıntılı kabarcık, küçük sivilceler
bıkanak, bukanak bükülme yeri, eklem
bıkıldak eklem (bkz: bıkanak)
bıkmak, pıkmak bükmek, burkmak, kıvırmak
bıyı’[lt]mak bayılmak, kendinden geçmek
bide pide (Yun. pide)
bigereme habire, devamlı
biñgeçmek, biñgeşmek 1- üst üste binmek 2- kas gerginliği, kas ağrısı, kulunç
bi’[t]li helva susamlı helva
biyo, buyo, buyu 1- bir kere (biyol), 2‑ hele
biyosunda bir keresinde
bokdan, bokdana mahsuscuktan, şakacıktan, laf olsun diye
boygönek kadın iç çamaşırı uzun iç entarisi
bö[ğ]n bu gün
bö[ğ]ttürmek haşlamak, hafifçe pişirmek
böğü zehirli büyük örümcek (K.M. bög)
buğuz ba[ğ]lamak kin bağlamak
buldumcuk sonradan görme, burnu büyük, görgüsüz, ne oldum delisi
buley, buleydi bâri, hiç olmazsa
buñ bungunluk, bunaltı, sıkıntı
buñgun bunaltıcı, sıkıcı, ağır, yorgun, bitkin
buyu biyol (bkz: biyo)
bündürgeç bürünülen iğreti giysi, komşuya giderken kadınların giydiği gündelik çarşaf (bkz: garalık)
büzükdeş kafadar, oyun eğlence arkadaşı
C
can elemeti can havli, ölüm korkusu, büyük korku (Ar. alâmet: belirti, iz)
canı acık tez canlı, sabırsız, en küçük sıkıntıya bile dayanamayan
cavcav hindi
cavcık cuvcuk vıcık vıcık, ezik, sulu
ceñ ceñ gonuşmak ukalâca konuşup durmak
ce[r]ge çalı çırpıdan yapılan kulübecik (çerge: çingene çadırı)
cep suyu kurbanda ayrılan kemiklerin çömlekte pişirilince çıkan suyu (celep: hayvan ticaretini yapan kişi)
cıba[r] çocuk
cıbareşi plasenta, anne karnında bebeğin beslenmesini sağlayan organ
cıbareşi çıkmak çok sıkıntı çekmek, acıyla kıvranmak
cımcırık sırsıklam
cıñgıl cıñgıl 1- çok sulu 2- cılk
cırmı’[k]lamak tırmalamak, tırnakla çizmek
cimbi cımbız
cingen cebe (cebeste) ayak takımı, serseri, cibilliyetsiz
cinibis cinsi bozuk, art niyetli, kötü kişi
combalak takla
concoloz koncolos, öcü, umacı
Ç
çağa, çav taşak
çağıl harçsız örülen bahçe duvarı
çakıldak hayvanın tüylerine yapışıp kurumuş dışkı topağı
çalık yara izi
çapıt 1- çaput, bez 2- yoğurdun kaymağı
ça[r]kına sıçmak, okumak rezil etmek, iyice benzetmek
çaşır dağlarda yetişen püsküllü ve düğmeli türü olan sapı yenen; püsküllü kısmından yemek yapılan özel kokusu ve tadı olan bitki
çeşni sulamaksızın yetiştirilen sebze
çe’[t]lemek çitlembik
çıkım çı’[k]mak 1- çıkışmak, azarlamak 2- para toplamak, masrafa katılmak (bkz: herefene)
çımkırmak acıyla haykırmak, üzüntüden yüksek sesle ağlamak
çınıgırık cam kırığı, cam eşya (çini kırığı)
çıtır pıtır patlayıcı tablet; bağlarda çakal domuz korkutmak için kullanılan delikli demire uygun çivi düzeneği ile patlatılan ses çıkaran kükürtlü patlayıcı
çiğin omuz
çiğir birikmiş karda açılan yol
çiğnet baklava börek dilimi
çiğnibaşı omuz başı
çildirgi davul çomağı
çileñ çilenti
çileñ yimek yağmurda ıslanmak
çona kalça, çanak kemiği
çömbüldek döner tahterevalli
çöñgüldek 1- dingildek (bkz: dingildek), virane, harap, döküntü 2‑ tahterevalli (bkz: çömbüldek)
çöpleñaltı saçak altı, sığınılacak yer
çöydürmek işemek (tuvalet bulunmayan yerde)
çumpasız çulsuz, pasaklı, özensiz
çürşane tembel, pasaklı, döküntü (bkz: yuluk)
D
dadımık 1- lezzetsiz, yavan, nahoş 2‑ keyifsiz, tadı kaçmış
dama[r] biñgeşliği damar sıkışması, sinir-damar gerilmesi, kas sıkıştırması (bkz: biñgeçmek, biñgeşmek)
dana topaç
dardmak sarsmak, kavga etmek (bkz: avkalamak)
daşa[ğı]na su serpmek pohpohlamak, yağ çekmek, övmek
dayak destek sopası, dayanak
dayday vızıltılı böcek, sivrisinek
dayı güzel, hoş
dayı dur kendine gel, uslu dur, sakin ol
de bakam (bkz: hedi bakam)
de baken 1- “hadi ordan” gibi hafif azarlama sözü 2- “dikkatli ol” anlamında söylenir
de biyo (bkz: hedeñ biyo, hedi biyo)
de gañ 1- haydi artık (bkz: de gari ) 2- aman ha, sakın ha
de gari haydi artık
de gidi de 1- amma yaptın, vah vah 2‑ hey gidi hey
de len de[h] hadi canım sende
debe[r]mek depreşmek
dede çoma[ğı] değnek
dedima dedimdedi, ısrarcı, hep aynı şeyi söyleyip duran
de[ğ]ndi ha 1- sakın ha 2- haydi bakalım
de’[nk]nemek nişan almak (K.M. teñĝlēmēk: dengelemek, denk olmak)
delâ (deli ağa) şakacı saf kişilere veya delikanlıya şaka yollu takılma ifadesi
delleci[y]ne ücretsiz, boşuna, laf olsun diye
denek Salı
denk dur 1- uslu dur, kendine hakim ol 2- hazır ol, uyanık ol, sıkı dur
dere yerimi dere yatağı, dereye inen vadicik
deredebane küçük yumru kökleri çiğ yenen otsu bitki
desdey oyun havasındaki nağra
destemen bekçi
dıgalı, dığalı alımlı, gösterişli, havalı
dığdığ halı çözgüsü hazırlanırken yapılan sırt örgüsü
dığdığının dığdığı uzaktan ilişkili, hesaba katmaya değmeyen, önemsiz
dımbırala[r] gibi şişmek davul gibi şişmek, karnı gerilmek, sindirim zorluğu çekmek (bkz: ürülmek)
dırnak gaşımak (tırnak kaşımak) başkalarının kavgaya tutuşmasına yol açıp karşıdan izlemek, kavgaya tutuşturmaktan zevk almak (başparmak tırnakları birbirine sürterek gösterilir)
dışa gi’[t]mek amacını ve niyetini belli etmemek; gittiği yeri açıkça söylememek için kullanılır (dışa gitti, dışta, dışta işim ma, dışa gidenin işi belli o[l]maz vb şeklinde kullanılır)
didmek didiklemek, tel tel ayırmak, parçalara ayırmak
diguk 1- kuş taklidi seslenme 2- nanik 3- dolandırıp kaçma
din iplikçik, iplik ucu, örgüyü oluşturan iplik (çorap kaçmasını, iplik kopmasını anlatmak için “din kaçtı” biçiminde söylenir)
dingildek iğreti, sallantılı, kaypak, sözünde durmaz
dirgi 1- diri, dinç, güçlü, sağlıklı, sağlam 2‑ bütün, parçalanmamış
diyah hayret ifadesi; vay be
diydirmek sızdırmak, fışkırmak
diyen diyo neredeyse (olmak, etmek vb) üzere
diyo üzere (eden diyo etmek üzere)
diz kapa[ğı]na vurmak kazık atmak, yüksek fiyatla kandırmak
dokuz kiremit üst üste yığlı avuç içi büyüklüğünde kiremit parçalarını bezden yapılmış bir top ile vurma ve kovalamaca oyunu
domalan yumurta
domalan aşı çaşırlı pilav (bkz: çaşır)
domalan ye! ısrara rağmen yemek yemeyene (bok ye! dememek için) sitemle söylenir
dongurdak yumru, kabarcık, tomurcuk
döllem döşem iri yarı, heybetli, şişman (bkz: bağıl bağıl)
dömbüldek dümbelek
dörelenmek dolaşmak, dönüp durmak
dörmek ayakta dolaşarak yorucu iş görmek
du’[t]maç tutmaç nohutlu hamur yemeği
dulcuk çok bilmiş, büyümüş de küçülmüş, ukala
dumağı nezle (K.M. tumāgu)
duru 1- berrak 2- sıvı, sulu
düdü kılıbık
düğül üzüm salkımının bir dalcığı
dümbürdüdük ukalâ, yaygaracı, abartıcı, dedikoducu
dümbürdüdük e’[t]mek ukalâlık etmek, yaygara etmek
düne, düneşir uyuşuk, beceriksiz, hamarat olmayan, hımbıl, miskin
dürü’[d]mek uydurmak, yalan üretmek, kafadan atmak
E
ebe[r]mek getirmek, beri getirmek, iletmek
edinve[r]mek takılı kalmak, üstelemek
efesaki, efeseki (konuşmak) yüzeysel konuşmak, gerçekleşmeyecek olanı abartmak (Ar. âfâkî: 1- havâî, dereden tepeden söz 2- objektif, nesnel)
eğe[r]nosuñ (eğer ne olsun) “görürsün bak” gibi söylenen yarı tehdit ifadesi
eğret iğreti, geçici
eğsi söndürülmüş yanık odun
el tavası olmak 1- takdir edilmeden ücretsiz kullanılmak, oyalayıcı kullanılmak 2- elin maskarası olmak
el ula[ğı] el altında, kullanışlı, hazır yardımcı (bkz: ulantılı)
el yesiri olmak çaresiz boyun eğmek, mecbur olmak, zavallı olmak
elemfelâya ve[r]mek ortalığı ayağa kaldırmak, yaygara etmek, herkese duyurmak, abartılı bağırmak (bkz: dümbürdüdük e’[t]mek)
eleşame telaşlı konuşan
eli olçun becerikli, eli işe yaraşır, pratik
ellâk oynak çeneli, dönek
elle[r] bo’[k]la[r] deñişdi 1- her şey yeni baştan (oyunda yeni düzen kurulurken söylenir) 2‑ eski çamlar bardak oldu, anlayışlar değişti, işlerin şekli değişti
elpimek seğirmek, yüreği çarpmak
emik kafanın tepe noktası, beyin, bıngıldak (K.M. ümgük: kafatasının yumuşak kısmı, bıngıldak)
emiş garış (olmak, etmek) birbirine karışmak, karıştırmak, harmanlamak
emişik gereğinden çok su emmiş yemek, yapışık, lapa gibi (teleme karşıtı, bkz. teleme)
emsiz beceriksiz, çapsız, mıymıntı
eñki o şey, elindeki, söz konusu şey, “nañkı, nakısı” (hangi, hangisi) sorusunun yanıtı
eñkilce, eñkince o şekilde, bu biçimde, öyle, öylece
erik gurug o[l]mak (erimiş, kurumuş, tükenmiş) boşa gitmek, harcanmak, eldekini de yitirmek
erilce askıntı, asalak, asalak sinek
eriş halının iskeletini oluşturan pamuk ip
e[r]nik gevşek, yumuşak, ezik, lifleşmiş, doku özelliğini yitirmiş
esalet bilinçli olarak, özellikle, kasıtlı, bile bile
eşek götü ga’[t]me[r] gülü hatmi çiçeği (bkz: alfa’[t]ma)
eşek yımırtası insanlık bilmeyen görgüsüz, sevimsiz hödük
eşşö[y]le oh şöyle
et bölünmesi kas ezilmesi, kas yırtılması
et e’[t]mek pestilini çıkarmak, yerden yere vurmak, rezil etmek
et kesmesi aşırı çalışmaya bağlı kas ağrısı
etcin, etcil mantar
eve’[k]lemek acele etmek, çabuk davranmak, telaş göstermek (K.M. ęweklik)
evin öz, çekirdek, iç
ey de, ey de biyo dinle bak, bana kulak ver, buraya bak, beri bak
eyef kağnı urganı bağlamaya yardımcı halka
ezi köşe, dönemeç, dirsek
F
falfara savruk, dağınık
feldir feles 1- palas pandıras, apar topar 2‑ karman çorman, dağınık
(Far. pelâs-pâre: eski püskü, yırtık pırtık)
feldir füldür (bkz: feldir feles 2)
fildirde’[t]mek fırlatıp atmak
fur aşara fur yokara vur aşağıya vur yukarıya, altı üstü, yaklaşık olarak
G
gaba[r]gın kabarıkça, kabarmış
gabak sübek boş laflar, ıvır zıvır (bkz: a[r]tı’[k]la[r])
gaba’[rt]lamak 1- kabartmak 2- açlık bastıracak kadar atıştırmak
gabcı’[k]lamak meyvenin dış kabuğunu soymak (cevizin yeşil dış kabuğu için)
gabık 1- kabuk 2- görgüsüz, kaba, acımasız, eli sıkı (bkz. eşek yımırtası)
gabirme’[t]li uğursuz, kötü kalpli, geberesice, aksi, hınzır, lanetli
gabsak sapsız geniş sepet
gaç hedi gaç “amma yaptın ha”, “böyle yapılır mı”, “bu da olur mu” ifadeleri kulanılmadan söylenen itiraz ve sitem sözü
gaggaz aksi, inatçı
gahri kahırla, istemeye istemeye, gönülsüz
galan artık (bkz: gan, gari)
galem çengeli bakır pası
gali çelik çomak oyunu
gallemgaş gayabaş sallana oyalana, ağırcanlı
gan artık (bkz: gari)
ganare 1- kanara, kesilen hayvanın kanının akıtıldığı çukur (Ar. kınnâre: mezbaha, kesimevi) 2‑ beceriksizliği ifade etmede; şaka yollu küçümseme, alay için söylenir (bkz: emsiz)
gandag sulak toprak, ekime elverişli sulak arazi (suya kanmış > kandak > gandag)
gañgımak zıplamak, sıçramak
ga[r]nı bö[ğ]celenmek (karnı böceklenmek) içine kurt düşmek, kuşku duymak, işkillenmek
ga[r]nı düğülmek içi kıyılmak, karın ağrısı çekmek (bkz: içi uğunmak)
ga[r]nı gaba[r]mak (karnı kabarmak) 1‑ bulantı hissetmek 2- üzüntü duymak, yüreği ağzına gelmek, heyecanlanmak
ga[r]nı gara börülce
ga[r]nıña kepek vur ne halin varsa gör, avucunu yala, çatla emi
gara çapa geniş ağızlı çapa
gara sarılık ağır sarılık tablosu olan ölümcül hastalık
gara zoruna 1- güç bela, pek zorlukla 2‑ istemeye istemeye
gara[r]ca kararınca, kararı kadar, yeteri kadar, ortalama
garagın kararmış, kararan, kapanan (kapalı hava, asık surat)
garagullukcu (karakullukçu) ağır işçi, amele
garalık komşuya giderken kadınların giydiği gündelik çarşaf (bkz: bündürgeç, zar)
gardı bıktırdı, elverdi, baydı (K.M. qardı: boğdu, sıktı, taştı)
ga[r]ga düvley eşek hıyarı (karga düvleği)
gari gayri, artık
gavara palavra (bkz: lavara)
gavcarın mektabı gürültüden söz anlaşılmayan ortam, herkesin aynı anda bağırarak konuştuğu ortam, kargaşa
gavcı’[k]lamak avuçlamak
gâvır düğümü sıkı düğüm, çözmesi zor düğüm
gâvır küfürü (havaryo) baharda (Gayri Müslimlerin bayramını taklit ederek, karşılık olarak) ateş yakıp boyanmış yumurta dövüştürme, burada söylenen mani:
İlleñ gâvır küfürü
Gâvırın götüne üfürüñ
Gâvır gâvır pa’[t]lan gâvır
Çık yokara ha[r]man savır
İn aşara yımırta dovur
Havaryooo…
gavız çekirdeksiz meyva, cılız, gelişmemiş
gavzamak korumak, kollamak
gayarı gırılmak gayreti kırılmak, morali bozulmak, hevesini yitirmek
gayır iri taneli kum
gayırlamak kumla sürterek kap kacak temizlemek (bkz: gayır)
gayırmak kaygılanmak, üzülmek (K.M. qaygurdı: kaygılandı)
gayır babam gayır kaygılan dur, habire üzül
gayrak yassı düzgün taş
geberik ölgün, işe yaramaz
gebre hayvan tımarında kullanılan çul eldiven
gelbere fırın içinde kömür çekmeğe yarayan araç, kum ve kireç karıştırmakta da kullanılır
gelep halı ipi çilesi
geñ ekilmemiş arazi, işlenmemiş toprak, dinlenmeye bırakılmış toprak (daha bol ürün almak için) , harap toprak (bkz: harap)
geñzine üfürmek kızdırmak, aksi konuşmak, sinirlendirmek
gerelti görmeye engel olan; perde, örtü, gölge yapan şey
gevgene boşboğaz, çalçene
gevmek çiğnemek, ısırmaya çalışmak, gevelemek
geygi giysi
gıftı’[k]lanmak 1- amaçsız oyalanmak, verimsiz çabalamak 2- yerinde duramamak, sırnaşmak, kıvranmak, ilgi çekmek için çabalamak
gıldır feldir e’[t]mek oyalanmak, ufak tefek işlerle zaman geçirmek
gıllenmek oyalanmak, zaman geçirmek
gıllenmemek oralı olmamak, aldırış etmemek
gımraşmak 1- gözü kamaşmak 2- yaltaklanmak, yaranmaya çalışmak
gıpraşmak yaltaklanmak, kıpırdaşmak
gıranlık güruh, (hoş karşılanmayan, beğenilmeyen) herkes, kimseler
gırcık çapkın, şen, çocuksu
gırık derik (bkz: gırık gıçık)
gırık gıçık kırık dökük, ıvır zıvır, öteberi, ufak tefek
gırışmak (kırışmak) 1- paylaşmak, bölüşmek, üleşmek 2- lâdes tutuşmak, iddiaya girmak
gıygın keskin
gıyım boş yanımda para yok, üzerim boş
gıyın soyun e’[t]mek oyalamak, lafı dolaştırmak, gevelemek, yan çizmek (giyinmekle soyunmak arasında bocalamaktan)
gıynak ceviz içindeki iki kısımdan biri, ceviz gıyna[ğı]
gıynaşık aralık, yarı açık, kapanmamış
gıypmak (bkz: zıypmak)
gıza[r]dı (kız ardı) düğünün ertesi günü; oğlan evinin kız evini yemeğe çağırma geleneği
gızılca alerji, kaşıntı
gızılcalı 1- alerji yapan, kaşıntı yapan yiyecekler 2- hır çıkaran kimse, belâ arayan
gızırganmak vermekten kaçınmak (K.M. qısırqanmāq: harcamaktan korkmak)
gici kaşıntı, alerji
gidiş kaşıntı, alerji
gidişgen 1- kaşıntı verici, alerjik 2‑ sıkıntı verici davranışı olan kişi, yapışkan, askıntı
gidişmek kaşınmak
girey, gireyi pazar günü, hafta sonu
gofur, gofurlu efemsi, havalı, kasıntı, mağrur
gofurlanmak hava atmak, adamlık taslamak, kasılmak
goñşlamak haşlanmış işkembenin iç yüzündeki pütürlü kısmı sürterek kazımak
goru’[t]mak kâr etmese bile zarar etmeyecek kadar değerini korumak; yapılan masrafa, çekilen emeğe değmek; (goru’[t]muyo masrafını kurtarmıyor, kazanç getirmiyor)
goşmak fırlatıp atmak
govalmak kovuk olmak, içi boşalmak, bomboş olmak
goygun koyu, kıvamlı, yoğun
göde göbekli, şişko, tombul, iri, hantal
gö(ğ)nük çavdar mahmuzu (başak hastalığı; insanda zehirlenme yapar)
gök 1- ham, çiğ, ermemiş (meyve, sebze) 2- renksiz
gökgö[r]medik 1- görgüsüz, hödük 2- kimsenin bilmediği, hiç duyulmamış
gökkelte kertenkele
gönek iç gömleği, el yapımı uzun kollu çamaşır
gövceliğe çıka’[rt]mak göklere çıkartmak (uçurtma, ok, taş)
göveri bahçedeki sebze
göve[r]me kırlaşma, beyazlaşma, matlaşma (bkz: gök 2)
göze[r] orta boy kalbur
gugucuk kumru
gula[ğı] dincine (kalmak, yatmak, olmak) başını dinlemek, sakin dinlenmek, huzurlu olmak
gula[ğı] tözü kulak arkasındaki hassas bölge
gulak aşı mantı
gurgaz kuru, buruşuk, cılız
guymak bir şeyin içine koymak, sokmak, dökmek, boşaltmak, aktarmak (K.M. quymāq)
guyrukölü akrep
guyunmak 1- işe koyulmak 2- girişmek, yumulmak
guz kuzeye bakan, güneş görmeyen yer
guzu dişi dolunun küçük tanelisi
gücül güçlükle
gücüne gitmek : gıdıklanmak
gün çalığı güneş çarpması
gündöndü ay çiçeği, çiğdem
güneyi güneye bakan, güneş gören yer
gürbe toprak küp (üzüm, pekmez, sirke konan toprak küp)
güren kızılcık
H
ha bakam 1- haydi birlikte 2- “haydi buyur”, “haydaa” gibi ünlem sözcüğü
ha bakam de bakam 1- üç aşağı beş yukarı, tahminen 2- gayret verme teşvik etme sözü
hafkırmak, haflamak öfkeyle bağırıp çağırmak, saldırgan davranmak
haldır o[l]mak kafası şişmek, sersemlemek
hamıraşı makarna
hampalat hantal, hımbıl, kof
hanandı bari, keşke (bkz: haneydi)
haneydi bari, keşke
haranı büyük kazan
harap ekilmeyen yer, ham toprak (bkz: geñ)
hata[r] sıra, dizi, istif (Ar. katar)
havak havak şiş, kabartılı, biçimsiz (doğal görünümlü olmayan yüz için söylenir)
hazıruncu beleşçi, hazıra konmayı seven
hedeñ haydi, haydi bakalım
hedeñ biyo, hedi biyo haydi bir kere, haydi bir daha
hedeñ galan haydi artık
hedeñ gari haydi artık
hedi bakam haydi bakalım, konuşmak istenmeyen anlarda, iç çekerek baş sallayarak söylenir
hedi gan haydi artık
he[ğ]re sincap
heñgi (bkz: eñki) o şey, elindeki, söz konusu şey
henhenetçi hasetçi, bencil, dedimdedi
herefene yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı (Ar. ârifâne)
heyalama ham bostan, kavun çağlası
heyallamak doğru tahmin etmek, püf noktasını görmek, kavramak
hıslamaz sinsi, içinden pazarlıklı
hinayet hınzır, aksi
ho evet, peki
hor’[t]laşmak tepişmek, itişmek, şakacıktan güreşip kavga etmek
horata mesele, konu, karışık iş
hoylamak harlamak, parlamak, şiddetlenmek
humayen patiska, bir çeşit pamuklu kumaş
I
ıldız kökü yer elması (ıldız : yıldız)
ımık ımık belli belirsiz, azar azar
ıncık gıncık 1- incik bocuk, ıvır zıvır 2‑ çerez, abur cubur
ıñgas şaka olarak, art niyetsiz
ıñgasdan şakacıktan, kasıtsız (Ar. an‑kasdin: kasıtlı olarak, bile bile)
ıngılıgış bozyokuş ağırcanlı, tembel tembel (bkz. gallemgaş gayabaş)
ıntım rahat, duruş (endâm)
ırdırmak kaytarmak, oralı olmamak
ırılmak ayrılmak, uzaklaşmak, gitmek (bkz: aklı ırılmak, yüreği ırılmak)
ısran, ısıran (spatula, spatül) hamur kesici, tekne kazıyıcı, baklava gibi tatlıları aktarmada kullanılan kepçe büyüklüğünde düz kürekçik
İ
ibicik ufacık, ölçmeye değmez küçüklükte, pek az, minnacık
ibin dabın e’[t]mek kararsızlığı sürdürmek, bahane üretmek (bkz: gıyın soyun e’[t]mek)
içi uğunmak iç acısı çekmek, içi ezilmek, baygınlık duygusu yaşamak (bkz: uğunmak)
iğilcen 1- yabani başak, ot dikeni 2- kaşıntı, kaşıntılı sivilce
iğnesiz arı (sarıcarı) art niyetli kimse, yüze gülen kötü niyetli kişi
iki sanıp bi[r] banmak seçenekler arasında kararsız kalmak, karar vermekte oyalanmak
il el, başkası, yabancı
ile[r]birisi başka biri, adı lazım değil (adı verilmek istenmeyen)
ildirmek iliştirmek, takmak, eklemek
ildirgeç kilit kancası, kilitleyici çubuk veya demirden çengel
ilişik e’[t]mek ilinti etmek, endişelenmek, kaygılanmak, merak edip üzülmek
ilik 1- itibaren, ...den sonra (burdan ilik) 2‑ ...kadar (boğazınna ilik) 3‑ düğme
ilik oyunu (ene, diye, kös) ilik (düğme) ile oynanan bir sokak oyunu. Hedefteki çukurcuğa üç vuruşta sokma oyununda saymak için kullanılır. (Yunanca 1 = ena, 2 = dio), kös sözcüğü hedefe ulaşmayı ifade eder. Çukurdaki iliği üfleyerek çıkarmak zorunludur.
ili’[k]men su bardağı büyüklüğünde, tenekeden yapılmış, gazyağı ile yanan fitilli kandil
ilkiplemek düğüm atmak, bağlamak
irabetsiz (rağbetsiz), sevimsiz, saygınlığı olmayan
ire’lemek zorlamak, üstelemek, dürtmek
ire’leme o[l]mak dışlanmak, istenmemek, reddedilmiş duruma düşmek
irkmek, iriktirmek birikmek, biriktirmek (K.M. irkmēk)
iyde (bebek dili) okşama sesi, sesle okşama, okşama hareketi yaparken söylenir
K
kak kurutulmuş meyve dilimi (elma kakı)
kakeç 1- kanca (bkz: ildirgeç) 2- başa kakan
kakmak 1- itmek 2- çakmak (çivi çakmak) 3- didiklemek, gagalamak
kakdırmak 1- itelemek 2- kakalamak, kandırmak, hile yapmak, yutturmak, ceza vermek
kakılıp duru pek bol (bkz: zerezebil 2)
kakılmak 1- bolluk olmak (bkz: tirkeleşmek) 2- çakılmak 3- aldatılmak
kakırdamak 1- kıkırdamak, gülmek 2- soğuktan titremek
kapaksız ağzı bozuk, densiz, terbiyesiz
kasamba çöp kümesi, artık yığını
kasırık aksırık, aksırıkla çıkan balgam
kasırmak aksırmak
kayası sertleşmiş, katılaşmış, kuru
kaykı sertleşmiş, katılaşmış, sıkılaşmış
kef 1- küf 2- dildeki pas
kefgimek, kefmek 1- ağzı köpüklenmek (Ar. kef: köpük) 2‑ dili damağı kurumak
kelcemen kelleşmeye başlamış, hafif kel, seyrekleşmiş
kemkirmek 1- açlıktan zavallı hallere düşmek (kemirmek) 2- soğuktan titremek
kepildemek kımıldamak, seğirmek, titremek
ke[r]pişdirmek gözünü kırpıştırmak
keprem aşağılık, adi, kötü, kavgacı
kese kestirme yol, kısa yol
kesik 1- katık, lor 2‑ tarla parçası, küçük arazi
kesmik posa, çerçöp, kusmuk gibi artık
keterez başı gelince yeri gelince, köşeye kıstırınca (Yun. kerteriz)
keterezlemek gözlemek, fırsat kollamak, denk getirmek, nişan almak
keye ağaç dalı eğmeye yarayan değnek
kezek sürü
kırşañlık kırıklık, soğuk algınlığı
kısdırgeç 1- kuyruğunda kıskacı olan böcek 2- mandal (çamaşır, kâğıt vb. tutucu)
kısık çıkmaz sokak
konti ortalık karıştıran, kurnaz, art niyetli
körduman sis
kör guş serçe
kösük kaldıraç
kötürge kaldıraç desteği
kusgun pantolon askısı
kuş lesdiy (lastiği) sapan
kuturi âfâkî (boş laf, desteksiz kanıtsız söz)
küldöken avrat, eş
küñge çöp (K.M. köñĝüz : gübre yığını, pislik öbeği)
küpe pipi, çük
kür çalı büyüklüğünde dikenli bir ağaççık, yabani üzümü (duta benzer) olur
kür üzümü böğürtlen, diken çileği, diken dutu, yabani üzüm
küregiren düşünmeden olaya karışan, gözü kara, serdengeçti
L
lââh hayret ifadesi (bkz: diyah)
labcın lapçın, mest üzerine giyilen lastik ayakkabı (Far. leb-çîn)
lafın bokunu çıka[r]mak lafı sulandırmak, konuyu hafife almak
lavara lakırdı, boş laf, avara laf (bkz: avara)
lebbedek 1- pat diye, ansızın 2- görgüsüzce, kaba, biçimsiz
levürdemek, levir lüvür e’[t]mek laf kalabalığına getirmek, dediği anlaşılmamak, lafı gevelemek (bkz: lavara)
löm löm kaba saba
lömcük lafını tanımayan, kaba, görgüsüz
lüle huni (Yun. huni)
M
ma[h] al, işte, buyur, gör, aha
madranlı marazlı, hastalıklı, yemek beğenmeyen
mahana cahana bahane mahane, bir bahaneyle, bahaneyi fırsat bilip, fırsat bulmuşken, şaka maka
mahlıç gibi görünümü güzel, yemeğin en güzel parçası (Ar. mahlûc: hallacın attığı, atılmış -yün, pamuk-)
mamir acar, sağlam, dayanıklı (Ar. ma’mûr: bayındır, güzel, bakımlı)
marimeydanda apaçık, çırılçıplak
ması, massı bayat koku, pis koku (bkz: sası 2)
masıfa e’[t]mek kuruntu yapmak, kafayı takmak (Ar. masiva: dünya işleri)
matiye irin, çıban özü
mayasıl 1- hemoroid, basur 2- parmak arası kaşıntısı, egzema
mehracına ermek haddini bildirmek, azarlayarak sindirmek, ağzının payını vermek (Ar. mahrec: ağızdan harflerin çıktığı yer, çıkak)
mekere makara (Ar. bekere)
mellemce 1- beceriksiz, gevşek, yeteneksiz, uyuşuk 2- merhem gibi yumuşak, cıvık
meşe zıp zıp, bilya
meterez Şehreküstü Mahallesinden sonraki yerin adı (Ar. meteris : toprak siperler)
meze siney mezar sineği, sevimsiz, pinti
mıcırı’[k]lı pürüzlü, kuşkulu, bozuk, sakat, kurala uymayan, yasa dışı
mında[r] murdar; kirli, pis
mısmıllamak başkalarına belli etmeden can yakmak, icabına bakmak (misilleme yaparcasına)
mısrandere kapı üstü raf, yüksek raf (Yun. musandıra)
minahat ekmeklik hazırlanmış hamur parçalarını fırına taşımak için ağaçtan yapılmış çok gözlü gereç
morboğan boğmaca
möfdimam (müftü+imam) savcı (Ar. müddeiumûmî)
mumu öcü, umacı
mücre çekmece
müseyip tembel, üşengen, ihmalci (Ar. müseyyeb)
N
nadek salça (Far. nardeng : nar, kızılcık, erik vb. meyvelerden yapılan ekşi pekmez)
nadenoz maydanoz (Yun. makedonisi-Makedonya otu)
nallama çekiç
ne bin ne ne bileyim ne, bilmem ne … (o anda hatırlanmayan şeyler için)
nefe[r]ge, nefirge bir cins üzüm, son zamandaki küçük salkım
nemerik nemli, ıslak, yaş
neme[r]me nemlenme, ıslanma
nevince acıkma hissi, mide acısı
nevinsiz yersiz davranışlı, sevimsiz, görgüsüz
nişliyoñ ne işler yapıyorsun? ne haber?
nişliyoñ goyoñ neye karar verdin? neler yapıyorsun?
noduz, nodul övenderenin ucundaki demir çivi (bkz. övendere)
O
o bille, u bille o anda, ânında, hemen, çabucak, derhal
obbo, obu şaşkınlık ifadesi
o[ğ]maç, o[ğ]maş un kırması, unlu çorba
o’[k]lavı gibi diñelmek oklava gibi sert olmak; kas gerginliği
o[r]ta tavada o[l]mak işi başından aşkın olmak (şapanadaki üç tavada -kazanda- pekmez kaynatırken yaşanan telaş, bkz: şapana)
oşoş köpek (bebek dili) (K.M. öküzü su içmeye teşvik için çıkarılan ses)
otuñ kakıñ (bokuñ) yeme üstüne vazife olmayan işe karışma, ukalâlık etme
oymalık enli taş duvardaki öteberi konan boşluk
oyuk çok pis, kirli
oyulgama, oyulgalama geniş aralıklı yapılan teğel (elle yorgan kaplama)
ozañ tembel, yoz
Ö
ö[ğ]ceci kurtarmalı koşmalı çocuk oyunu
öğme öğürme
ö[ğ]señ (öyle+sanki) belki, herhalde, galiba
övelemek 1- ufalamak 2- evelemek gevelemek (bkz: levürdemek)
övendere öküzleri yönlendirmek için kullanılan ucu demirli sopa (Yun. üvendire)
över iş övülecek el işi, sanatlı ince el işi (nakış, oya)
P
paldım guvvetinne olanca gücüyle, o hızla
paldımsız görgüsüzce davranan, ölçüsüz konuşan
pan bön, tepkisiz
pan davranmak boş bulunmak, hemen karşılık verememek
pandır saf, bön, sersem (bkz. haldır o[l]mak)
papıl sersem, şaşkın, salak, beceriksiz
pa[r]pılamak 1- azarlamak, paylamak 2‑ hacamat etmek; iyileştirme için bıçak veya boynuzla deriyi çizmek
peldirdemek pır pır etmek, yüreği çarpmak, heyecandan titremek
pelezmek, pelezemek yüreği titremek (bkz: peldirdemek)
pese pes yorgun argın, yorgunluktan pestili çıkmış
pesende altında tutmak denetimde tutmak, devamlı baskıyı hissettirmek, yeterince güç kullanarak baskı sağlamak (Ar. besende: tamam, yetişir, yeter)
pesirmek ağzı kurumak (bkz: kefgimek)
pe’[t]lek (pörtlek) patlak gözlü, şaşkın bakışlı, saf
pişeğen kolayca pişen (fasulye, nohut vb.)
pişirgi, pişirge tarhana yapılacak malzemenin pişmiş hali (aşure gibi komşulara dağıtılır)
posdallı pasaklı, pis, dağınık, bakımsız
puçuk uçurtma
punta akciğer iltihabı
R
ravak koyu şurup (baklava vb. tatlandırmak için)
S
sadalamak sayıklamak, kekelemek
sa[ğ]deç sağdıç, dost, yakın arkadaş (erkek) (K.M. sagdıç)
sahimiñ samimi misin, dediğin doğru mu
sahisiñ sahiden, sahi mi,
saksak yapışkan (sakız gibi), yapışkan kir, yapış yapış
salahoruna baştan savarak, olmayasıya, laf olsun diye
salım salgın, soğuk algınlığı
samsa’[k]lı deli zıpçıktı, yaramaz, çocuk ruhlu
sanenni, sanende yemeğe burun kıvıran, zayıf, cılız
sang sang birden, durup durup (yineleyen), nöbet halinde
sañgadak zıngadak, ansızın, birdenbire
sañgı beñgi allak bullak, şaşkın sersem, afallamış
sañgolümüne gelesce ani ölüme uğrayasıca, (geberesice gibi ilenç olarak kullanılır)
sası 1- lezzetsiz, tadı bozuk 2- kokuşmuş, pis koku (K.M. sasıdı: pis koktu)
savak vermeden aralıksız, habire, durmaksızın
savma tavası baştan savma bahanesi
savsalatı dumanı baştan savma (bkz: savma tavası)
saylanmaz geçerli sayılmaz, kabul edilmez
sekirdan bel bölgesi, sağrı, kalça üstü
sekirdan irayeti o[l]mak gelene oturacak yer açmak, oturma düzeni almak
sele sepeñ sere serpe, çekinmeden
sellim süllüm süklüm püklüm, yorgun argın
sendir bendir sersem sersem, dengesizce
sıkarlamak 1- sıkıca tembihlemek, gözünü korkutmak 2- yerleştirip sıkıştırmak, iyice bağlamak
sı’[k]lat sıkıcı, bunaltıcı sıcak
sıpadırna çıka[r]mak 1‑ yemeklerin tamamını oburca bitirmek 2‑ bir işi bütünüyle bitirmek (K.M. sıpāqur: yem torbası, sıp aqurı: iki yaşındaki tayın yemliği)
sırlañ düzenli, derli toplu (seramik cilası gibi; K.M. sırlānma: kâsenin macunla sıvanması, işlemek-boyamak- için düzgünleştirilmesi)
sırlañ sıpa iyi giyimli, frapan, havalı
sıtaratsız densiz, görgüsüz, yersizlik eden, şımarık, ukalâ, usturupsuz (usturup : üslûb, biçim, denge, uyum)
sıvanak derli toplu, düzgün, oturaklı, uyumlu
sıvık sıvanabilir kıvamda, yapışkan, cıvık
sıyırdım halı dokurken elde edilen sıra, dokunmuş enine örgü sırası
sıyırma taze fasulye
sıyırmaya girmek herkesin yanında açık saçık konuşmak, özel yaşamın dedikodusuna girmek
sivti’[k]lenmek 1- boşta gezmek, oyalanmak 2- sırnaşmak, yaltaklanmak, asalak olmak, ziftlenmek 3- kaşınmak
siyim siyim çisil çisil (yağmur için kullanılır. Kedi ile köpek işemesi için söylenen -siymek- ten)
siylez sinsi, içten pazarlıklı
socumak ürkmek, irkilmek, korkuya kapılmak, gözü yılmak
soluğan soluk darlığı, astım hastası
sovanya[ğ] nohut büyüklüğünde doğranmış soğanın yağda kavrulmasıyla elde edilen tarhana çorbası sosu
soyulgan deri soyulması gösteren hastalık, egzema
söngüye taş fırın temizlemede kullanılan bez paspas
sövel’[t]mek (ayak, burun, eşya) göze batacak şekilde veya engel olacak biçimde uzatmak, yatırmak, doğrultmak, çıkıntı yapmak
söven bezsiz söngüye (bkz. söngüye)
sükgem nezle (Ar. zükâm, zükkâm)
sümük salva goyve[r]mek, sümük salva gitmek 1- gözyaşı sümüğü tükürüğüne karışarak perişan ağlamak 2- şiddetli nezle olmak
süreğeç 1- sürtük, aşağılık 2- aylak
Ş
Şaban’ın abdes suyu (gibi) lezzetsiz, yavan (içecek) (bkz: şeldir şeldir, şıldır şıldır)
şaka şembe şaka maka, yüzeysel sohbet
şamakon konuşkan, tatlı geveze
şapana şaraphane, pekmez yapılan yer
şarı’[t]mak şımarıkça davranmak
şaşdım işi ne yapacağını bilmeden yapılan iş, önünü ardını hesap etmeden uğraşma, şaşkınlıkla amaçsız yapılan çalışma
şaşgın zayıf
şehriye makarnası eriştenin makarna biçimi
şeldir şeldir, şıldır şıldır tam kıvamını bulmamış yiyecek içecek için söylenen “çok sulu” tanımı (bkz: cıñgıl cıñgıl)
şeytan puçuy (puçuğu) gazete veya defter kağıdından yapılan en basit uçurtma (bkz: puçuk)
şeytan pulu mika, yaprak halinde maden cevheri (feldispat)
şılak parlak, ışıltılı
şıma[r]gan şımarık, ukalâ, gösterişçi
şivşit çapraz, yan, verev, yamuk
T
tahdasız tahtasız (bir tahtası eksik, yarım akıllı), fikirsiz, zıpçıktı, dengesiz (bkz: samsa’[k]lı deli)
tahtabaşı duvardaki yüksek raf
takıl tukul gereksiz şeyler: araç gereç, ıvır zıvır, öte beri (bkz: agıl tagıl)
tal odunluk ağaç, kütük (K.M. tāl: düzgün dal)
tavuk götü derin nasır
tamaharmak 1- canı çekmek, imrenmek 2‑ tamah etmek, gözü kalmak
tasımlamak göz kararıyla ölçmek
tat 1- ablak suratlı 2- yabancı, ecnebi
tay geldi ikinci evlilikte yeni eşle gelen çocukları
tefildemek eli ayağı dolaşmak, telaş etmek
teleme tane tane (yemek için)
tellenmek alınmak, kuşkulanmak, pirelenmek
telli alıngan, alındığını gösteriş yapan, havadan nem kapan
temrehi egzema, temriye: demir pası renginde lekeler olan deri hastalığı (K.M. temregü)
te[r]kini çalmak (‘terk etmek’ten) gözden çıkarmak, vazgeçmek, boşvermek
te[r]s gübre
te[r]slik ters(gübre) yığılan yer, çöplük
tezyaka kusma
tıkış depiş tıka basa, pek sıkışık
tıñgırda’[t]mak belli etmeden alaya almak, inceden inceye dalga geçmek
tırıl mızmız
tiğsirmek ağzı kapalı halde dişlerin arasından hapşırmak (“hapşu” yerine “hepsih” diyerek geçiştirmek, yarım kalmış hapşırma)
tiğsiri’[k]li, timsiri’[k]li havadan nem kapan, alıngan, her şeyden etkilenen
tiñgedeg kaymak birdenbire düşmek, düşüp bayılmak
tinkos, tinkosti cimri, pinti
tirkeleşmek yığılmak, bolluk olmak, tıklım tıklım olmak (K.M. tergeş: kalabalık oluşmasını sağlayan bir hareketin neden olduğu sıkışma)
tohma çok yaramaz, velet (çocuk)
tokeç tokmak, çamaşır kiri çıkarmak için kullanılan tahta sopa
tor 1- konuşmayıp soğuk duran, sıcak kanlı olmayan 2- toy, acemi
toralak toparlak, yuvarlak
tunuk donuk, mat, bulanık
tutdur ağacı o[l]mak boşuna bekletilen kişi olmak
tuyyan aksi, huysuz, sinirli (Ar. tuğyân: taşkınlık, azgınlık, itaatsizlik)
tüfeği dokuz ça’[k]lamak işleri yolunda olmak, keyfi yerinde olmak
tüngümek zıplamak (bkz: gañgımak), sıçramak, aşmak
tüngü’[t]mek lokmayı yutmak, yok etmek, aşırmak
tür’[t]me (‘dürtmek’ten) ima, iğneli söz, keskin söz, beklenmeyen eleştirel laf
tür’[t]me so’[k]mak keskin laf sokuşturmak, yarı şaka yarı ciddi laf atmak
U
ucun ucun 1- uç uca (bağlamak, eklemek vb) 2- uçtan uca, ardı sıra, azar azar (bkz: üğüş üğüş)
uğunmak acıyla kıvranmak, sessizce acı çekmek
ula erişten artan ip (bkz: eriş)
ulamak parça ipleri birbirine düğümleyerek eklemek (K.M. ulāmāq: ipin iki ucunu birleştirmek)
ulanmak kullanmak, yararlanmak
ulantılı kullanışlı, pratik
uluk 1- çürük, morluk, morartı 2‑ uyuşuk, tembel, pasaklı (bkz: yuluk) 3‑ oluk
ummacaya garmak çok umduğu halde umutsuzca beklemek, beklentiye kapılmak
uncaz o garip, o zavallı
ut yeri apışarası
utansak utangaç, çekingen
uttum a[l]ma ödüllü oyun oynama, kazandığını bağışlamama
Ü
üğüş üğüş yavaş yavaş, usul usul
ündemen, ünnemen yere sermek veya eşya sarmak için kullanılan kilim benzeri dokuma (kilim kıl veya yünden dokunur, nakışlıdır; ündemen pamuklu mazemeyle yapılır, nakış yoktur, enine çizgilidir)
ünnemek 1- seslenmek, çağırmak 2- türkü söylemek
üpür üpür 1- çok sayıda küçük sivilceler için söylenir 2- tavuk derisi gibi (heyecandan derisi kabarcıklaşmak)
ürmek üfürerek şişirmek (balon üflemek, hayvan derisini kolay çıkarmak için deri altına üflemek)
ürülmek karnı şişmek (bağırsakta gaz toplanması)
ürün kuru ot, olduğu yerde kolayca ateş alacak kadar kurumuş ot
üvüş üvüş (bkz: üğüş üğüş)
V
vere habire, devamlı, durmaksızın (İtalyanca vira: durmaksızın, sürekli)
vidirti 1‑ yürek çarpıntısı 2‑ vıdı vıdı
vuva baba
Y
yağadı, yavadı yağlı leke, bulaşık
ya[ğ]sı bit
yalabık, yalabıt şimşek
yalamaşcı yaltakçı, dalkavuk, yağcı, yalaka
yalım galiba, sanırım
yanda, yanıda : orada, o yerde, yanı başında
yañgabız aksi, can sıkıcı, huysuz, ukalâ
yanyalıç yengeç
yarım, yarımlık fıtık, kasık fıtığı
ya[r]n sırt (K.M. yarın: kürek kemiği)
yasdavaç, yasdaveç üzerinde hamur açılan ağaç levha
yasımak benimsemek, sahiplenmek, görev bilmek, ilgi duymak
yaslam eğik, yatık, yaslanmış, bayır
yatırdaş yatalak (“Allah yatırdaş etmesin” diye kullanılır)
yatsu : mide asidi, hastalık yapan sıvı
yayım yaygı üzerine serilen şeyin adedi (yufka, makarna vb.)
yaylam baylam 1- sereserpe, pek rahat 2‑ ferah, gepgeniş
ye 1- ki, ya, yahu 2- bakalım, herhalde, işte
ye[ğ]kinmek yerinden kalkmaya davranmak
ye[ğ]li 1- yerli 2- yerleşmiş, kalıcı 3- çoktan beri
ye[r]siz yersiz davranışlı, uygunsuz konuşan (bkz: sıtaratsız)
ye[ğ]sindirmek (yüksündürmek) yük olmak, rahatsızlık vermek, sırnaşarak üzmek
yekdir yekdir (gezmek) aylak dolaşma, oradan oraya amaçsız gezmek
ye[l]peşlemek yelpazelemek, hava akımı yaratmak, yellendirmek (K.M. yēlpişdi / yēlpeşlemek)
yemelemek çırpınmak, yırtınmak, emeklemek, el kol çabasıyla ilerlemeye çalışmak
yığı ölçmek mübalağa etmek, abartmak
yılık eğri, çarpık
yımık yamuk (bkz: yılık)
yıvrılmak kıvrılmak, yamrulmak
yirdirmek yersiz konuşmak, görgüsüz davranmak, densizleşmek, tadını kaçırmak
yirik ayrık, yarık, yırtık
yirmek yırtmak, yarmak
yivelmek gelişmek, serpilmek, kendine gelmek, iyileşmek, sağlığa kavuşmak
yivel’[t]mek yontmak, sivrileştirmek
yokyo[ğ]sul (yok+yoksul) pek yoksul
yolcu böreği üzerine yağ sürülüp karabiber ekilmiş kızarmış ekmek
yuluk pasaklı, pis, tembel
yu[ğ]mak yıkamak
yüreği buruşmak yüreği sıkışmak, baygınlık hissetmek
yüreği ırılmak canı çıkacak gibi olmak, yüreği duracak (yerinden ayrılacak) gibi olmak
yüreği ilmek başkası için özenmek, dilemek
Z
zar çarşaf, kadınların göreneklere bağlı giydiği, gözleri açıkta bırakan siyah renkli giysi
zar iğnesi çatal iğne
za[r]plı acar, güçlü, yaman (sarp)
zavat sıfat, kılık, yüz ifadesi, surat
zavza’[k]lamak sarsmak, hırpalamak, şakacıktan hafifçe tartaklamak (bkz: avkalamak)
zeb için ilaç için, ilaç olacak kadar
zebil 1- yazık olmuş, acınacak durumda, bitkin, yoksul 2- bol, gereğinden çok
zerezebil (Ar. selsebîl) 1- pek yazık, zavallı 2‑ pek bol
ze’lenmek zevklenmek, alay etmek, alaya almak
zırıncamak sızlanmak, mızmız davranmak, zırlamak
zıypmak (ayağı) kaymak, sürçmek
zöngüldemek 1- zonklamak 2- burnunu sokmak, zamansız lafa karışmak
Bu bölümde sözcüklerin Demirci’de söylenişlerinden örnekler sunulmuştur.
Tablolardaki örneklere göre diğer sözcükler seslendirilebilir.
(1. Bölümün başındaki İŞARETLER ve KISALTMALAR tablosuna da bakınız)
K → G değişmesi
|
|
K söylenmez
|
kavak
|
gavak
|
|
ekmek
|
e’mek
|
kocaman
|
gocaman
|
|
çakmak
|
ça’mak
|
koyu
|
goyu
|
|
gitmek
|
gi’mek
|
Ğ → V değişmesi
|
|
L söylenmez
|
bağ
|
bav
|
|
almak
|
amak
|
dağ
|
dav
|
|
kalmak
|
gamak
|
yağ
|
yav
|
|
gelmek
|
gemek
|
N → Ñ genizden söyleniş
|
|
R söylenmez
|
anırmak
|
añırmak
|
|
arpa
|
apa
|
pınar
|
buña
|
|
görmek
|
gömek
|
don tutmak
|
doñ du’mak
|
|
terzi
|
tezi
|
T → D değişmesi
|
|
T söylenmez
|
tat
|
dad
|
|
bitmek
|
bi’mek
|
taş
|
daş
|
|
satmak
|
sa’mak
|
Mustafa
|
Mısdava
|
|
patlatmak
|
pa’la’mak
|
Az görülen harf değişmeleri
|
|
Harflerin yer değiştirdiği örnekler
|
A → E
|
asker
|
esge
|
|
A ↔ K
|
aksırmak
|
kasırmak
|
Ç → Ş
|
kaçmak
|
gaşmak
|
|
B ↔ R
|
kibrit
|
kirpit
|
Ğ → Y
|
buğday
|
buydey
|
|
F ↔ R
|
hafriyat
|
harfiyat
|
I → A
|
yıkamak
|
yakamak
|
|
Ğ ↔ R
|
iğrenmek
|
yirgenmek
|
İ → E
|
iyi
|
eyi
|
|
K ↔ S
|
tiksinmek
|
tiskinmek
|
M → N
|
domuz
|
doñuz
|
|
M ↔ L
|
çömlek
|
çölmek
|
O → U
|
oluk
|
uluk
|
|
M ↔ R
|
yumruk
|
yurmuk
|
Ö → Ü
|
ön
|
ün
|
|
P ↔ L
|
çıplak
|
çılbak
|
P → B
|
patlıcan
|
badılcan
|
|
P ↔ R
|
toprak
|
torpak
|
P → K
|
şapka
|
şakga
|
|
R ↔ E
|
Recep
|
Ercep
|
P → V
|
dolap
|
dolav
|
|
R ↔ H
|
tarhana
|
tahrana
|
U → I
|
yumurta
|
yımırta
|
|
R ↔ I
|
Rıza
|
Irza
|
V → F
|
kova
|
gofa
|
|
R ↔ P
|
kirpi
|
kipri
|
V → Y
|
kıvılcım
|
gıyılcım
|
|
S ↔ I
|
sıcak
|
ıscak
|
Y → V
|
köy
|
köv
|
|
S ↔ İ
|
Simav
|
İsmav
|
… _ adag, … _ adanag
… _ edeg, … _ edeneg
|
… diye, … diyerek
|
gümbedeg, gümbedeneg
|
güm diye, güm diyerek (gürültüyle düşmek)
|
hartdadag, hartdadanag
|
hart diye, hart diyerek (ateş almak, kalkmak)
|
hörpbedeg, hörpbedeneg
|
birdenbire belirmek (alerji, kurdeşen)
|
lömbedeg, lömbedeneg
|
gürültüyle yıkılmak, ağır laf söylemek
|
patdadag, patdadanag
|
pat diye, pat diyerek (düşmek, bayılmak)
|
rapbadag, rapbadanag
|
rap diye, rap diyerek (durmak, kalmak)
|
tiñgedeg, tiñgedeneg
|
birdenbire (düşmek, düşüp bayılmak)
|
SORU SÖZCÜKLERİ
Soru sözcüklerinde bir hece kısaltma ve
N ünsüzünün genizden söylenmesi (Ñ)karakteristiktir.
Soru sözcükleri
|
Demirci’de söylenişi
|
geliyor musun
|
gelyo muñ
|
görür müsün
|
görü müñ
|
gelecek misin
|
gelce miñ
|
kalır mısın
|
galır mıñ
|
ŞİMDİKİ ZAMAN : –yor musun > –yo muñ > –yoñ mu > –m/–mem yoñ
Soru Sözcükleri
OLUMLU
|
–yo muñ
(olağan soruş)
|
–yoñ mu
(ısrarcı soruş)
|
-ı-i-u-ü/m yoñ
(meraklı soruş)
|
alıyor musun
|
alyo muñ
|
alyoñ mu
|
alım yoñ
|
geliyor musun
|
gelyo muñ
|
gelyoñ mu
|
gelim yoñ
|
çıkıyor musun
|
çıkyo muñ
|
çıkyoñ mu
|
çıkım yoñ
|
kokuyor musun
|
kokyo muñ
|
kokyoñ mu
|
kokum yoñ
|
korkuyor musun
|
kokyo muñ
|
kokyoñ mu
|
kokum yoñ
|
koyuyor musun
|
goyo muñ
|
goyoñ mu
|
goyum yoñ
|
takıyor musun
|
dakyo muñ
|
dakyoñ mu
|
dakım yoñ
|
tadıyor musun
|
dadyo muñ
|
dadyoñ mu
|
dadım yoñ
|
Soru Sözcükleri
OLUMSUZ
|
–mıyo muñ
(olağan soruş)
|
–mıyoñ mu
(ısrarcı soruş)
|
–mem yoñ
(meraklı soruş)
|
almıyor musun
|
amıyo muñ
|
amıyoñ mu
|
amem yoñ
|
çıkmıyor musun
|
çı’mıyo muñ
|
çı’mıyoñ mu
|
çı’mem yoñ
|
gelmiyor musun
|
gemiyo muñ
|
gemiyoñ mu
|
gemem yoñ
|
kokmuyor musun
|
kokmuyo muñ
|
kokmuyoñ mu
|
kokmem yoñ
|
korkmuyor musun
|
ko’muyo muñ
|
ko’muyoñ mu
|
ko’mem yoñ
|
koymuyor musun
|
gomuyo muñ
|
gomuyoñ mu
|
gomem yoñ
|
takmıyor musun
|
da’[k]mıyo muñ
|
da’[k]mıyoñ mu
|
da’[k]mem yoñ
|
tatmıyor musun
|
da’[t]mıyo muñ
|
da’[t]mıyoñ mu
|
da’[t]mem yoñ
|
Zaman Eklerine Örnekler
almak / gitmek
|
a[l]mak / gi’[t]mek
|
|
almak / gitmek
|
a[l]mak / gi’[t]mek
|
Gelecek Zaman
|
Söylenişi
|
|
Şimdiki Zaman
|
Söylenişi
|
alacağım
|
alcem, alcen
|
|
alıyorum
|
alyom, alyon
|
alacaksın
|
alceñ
|
|
alıyorsun
|
alyoñ
|
alacak
|
alcek
|
|
alıyor
|
alyo
|
alacağız
|
alcez
|
|
alıyoruz
|
alyoz
|
alacaksınız
|
alceñiz
|
|
alıyorsunuz
|
alyoñuz
|
alacaklar
|
alce’[k]le
|
|
alıyorlar
|
alyola
|
gideceğim
|
gitcem, gitcen
|
|
gidiyorum
|
gidyom, gidyon
|
gideceksin
|
gitceñ
|
|
gidiyorsun
|
gidyoñ
|
gidecek
|
gitcek
|
|
gidiyor
|
gidyo
|
gideceğiz
|
gitcez
|
|
gidiyoruz
|
gidyoz
|
gideceksiniz
|
gitceñiz
|
|
gidiyorsunuz
|
gidyoñuz
|
gidecekler
|
gitce’[k]le
|
|
gidiyorlar
|
gidyola
|
KİŞİ ADLARINDAN ÖRNEKLER
(1. Bölümün başındaki İşaretler ve Kısaltmalar tablosuna da bakınız)
Ali Ağa : Alâ
Aligil, Aliler : Aley
Ayşe : Aşa
Dudugil, Dudular : Dudey
Hatice : Hacca
Hikmet : He’met
Hüseyin : Üsen
İhsan : Essan, Ehsan
İsmail : İsmal, İsmil
Kadınayşe : Gannaşa
Mehmet Ali : Mamedeli, Mamdeli
Mehmetgil, Mehmetler : Mamedey
Mehmetgilin, Mehmetlerin : Mamedeñ
Muammer : Mammer
Mustafa : Mısdava
|
Mustafa Ali : Mısdavali
Nizamettin : İzamet
Nurullah : Nurlah
Ömer : Uma
Ömeroğlu : Umaro
Recep : Ercep, İrecep
Rızagil, Rızalar : Irzayey
Rızagilin, Rızaların : Irzayeñ
Sabriye : Sabirye
Sıdıka : Sisdi(y)ga
Süleyman : Sülüman
Şefika : Şavga
Şerafettin : Şeeddin
Zeliha : Zelhe, Zilhe
Zinnur : Zinnor
|
NASIL SÖYLENİR
A
abi : abey
ağa (ağabey) : ava
ağaç : aveç
ağız dolayısa sövmek : gañıra gañıra sövmek
ağzına kadar (dolu) : ağzınna ilik
aksırmak : kasırmak
akşamleyin : a[k]şamnen
alengirli : elengirli
altmış : a’[lt]mış
Amerikan (bezi) : Amelken
amma : emme
amma yaptın ha : emme edve[r]diñ ha
amma yaptın, ettin eyledin : gaç hedi gaç, yirdirdiñ eñkini
ananın : anañıñ
ananların, anangilin : anañeñ
anlamsız ilgisiz gereksiz laf : lafıñ boku (bkz: geyik muhabbeti yapmak)
arefe : erafe
armut : amıt
arsız : ırsız
asker : esge[r]
aşağı çarşı : aşa çaşı
aşağılık : aşalak
aşağıya : aşara
âşikâr (besbelli) : eşgare
atlamak : a’lamak, aplamak
ayıklamak : a’lâmak
Azize : Azze
azmak : azalanmak (yara azması)
B
babanın : babañıñ
babanların, babangilin : babañeñ
bağırsak : boğasık
bardak : ba[r]dak
bardağa koyuver : bada guyve
bebek : böbek
belermek : bele[r]mek
bıktırasıya söylenip durmak : mayasıllı göt gibi ö’[t]mek
bir âlem, bambaşka, görülesi : bi tecrib (Ar. tecrîb : deneme, sınama)
bir kerecik : biyocuk
bir tanecik, biricik : bicecik
birçok : biçcok
bisküvi : büsküvüt
boş ver, boş ver artık : len de(h), de len de(h)
boynuz : buynuz
böbrek : bö(ğ)rek
böcek : bö[ğ]ce
börtü böcek : böcek möcek, zararlı böcekler
buğday : buydey, bıydey
buraya gel : burey ge
buraya gelecek misin : burey gelcemiñ
C – Ç
cadde : cahde
cerahat : cirhet (irin)
ceryan : ceyran
cıvıldamak: cıgıldamak
cim kadar : cimcik (pek az, şu kadarcık; bkz: ibicik 1. bölümde)
cuma akşamı : cum’yaşamı
cüzdan : düzden
çabucak : çabıcık
çaktırmadan cezasını vermek : uydurve[r]mek
çardak : ça[r]dak
çatla emi : ganıña kepek vur
çekiç : kekiç
çıkın : çıkı (küçük bohça)
çıplak : çılbak
çiftlik : çi’[ft]lik
çimdirmek, çimdiklemek : cimcirmek, cimci’[k]lemek
çitlembik : çe’[t]lemek
çizik : cızık
çorba : çoba
çömlek : çölmek
çözgü : çezgi
çubuk : çıbık
D
de bakalım : de bakam
de bakayım : de baken
dedikoducu lafcı
değil : de[ği]l
değirmen : değmen
değişik : deñişik
değişmek : deñişmek
depreşmek : debe[r]mek
derdine yan : (bkz: çatla emi) ganıña kepek vur
ders : de[r]s
devşirmek : deşirmek
deyiversene, deyiversen ya : deyve[y]señ ye
dinelmek : diñelmek
dinle bir kere, kulak ver : ey de biyo
dinlenmek : diñnenmek
doğru : do[ğ]ru
dolap : dolav
domates : tomata
domuz : doñuz
domuz kilidi : doñuz kilidi (rakibin arkasında koltuk altlarından geçirip ensesinde elleri kilitlemek)
dükkân : dükgen
dümbelek : dömbüldek
düzeltmek : düze’[lt]lemek
E - F
ederken : ede[r]kene
edince, ettiğinde : ettinek
edelim diyoruz : edam diyoz
edeyim diyorum : eden diyon
ekmek : e’[k]mek
ekmek : ekelemek (tuz ekmek)
elektrik : ellâkdır, elekdirek
elemge, elemiye, elemye: elemne (Yun. Alemida)
eller (başkaları) : ille[r]
ellerin (başkalarının) : illeñ
elinizdeki işi koyun (bırakın) biyol (bir kere) : eñkini goñ biyo
emeklemek : me’[k]lemek
entrika : ıntırka
erkek : a[r]kek, e[r]kek
ev sahibi : ev sabı
ev sahibesi : ev sabısı
evcek : eviçerek
evlendirmek : eve[r]mek
evet, he : ho
evimiz : emiz
eviniz : eñiz
evime gideyim : evime giden
evimize gidelim : emize gidam
... ey : ...gil (Aley : Aligil)
ezan : ezen
eziyet : ezet, ezzet
fasulye : fasille
fener : fena, fene
fermuar : cacor (Fransızca şarjör)
G
gaylo[l]mak : (Ar. kāil olmak : râzı olmak, kabul etmek) “Allah gaylomaz” diye kullanılır
gece vakti : gecelokdu
gelelim : gelam
geleyim : gelen
geliversek : gelve[y]sez
gelsek : gesez
gene : gine
geyik muhabbeti yapmak : a[r]tı’[k]la çeñe çalmak, a[r]tık yetik laf e’[t]mek, (bkz: lafın bokunu çıka[r]mak), horoz daşa[ğı] çıka[r]mak, köpek daşa[ğı] çıka[r]mak
gidelim : gidam
gideyim : giden
gitsek : gitsez
giymek : geymek
gölge : kölge
göresim geldi : gö[ğ]cem geldi
güveç : göveç
güzelim ... : islâh (ıslah) ...
H
ha varıyor : havaryo (bkz: gâvır küfürü, 1. bölüm)
hadi canım sende : de len de[h] (bkz: boş ver artık)
hangi : nañkı, nakı
harman : ha[r]man
hatâen : hetayen (yanlışlıkla)
havuz : havız, havrız
haydi oluversin artık : hedi olvesiñ gari
haydin bakalım, haydin bakayım : hedeñ bakam, hedeñ baken
haydin gidelim : hedeñ gidam
haydin gidelim artık : hedeñ gidamıñ, hedeñ gidam galan
hayır, ı-ıh : a-ah
hele buyur : ma biyo
hepsi : hepiciy
hıdrellez : hadillez
hırslanmak : hırzlanmak (öfkelenmek, sinirlenmek)
hışır : kışır (olgunlaşmamış kavun karpuz)
hile : hileme
hoparlör : aparlo
höst : dest
huni : hunu
I - İ
ıslık : sı’lık
iğrenmek : yirgenmek
ihtimal : ehdimâl
ihtiyar : ehdiya
ihtiyat : ettiyat
iken, ... ken : ... kene: gidekene (giderken)
ikindi : kindi
ileri geri, olur olmaz (konuşmak) : a[r]tık yetik
iletmek : ele’[t]mek
iliştirmek : ildirmek
ilk önce : enkevelâ
indirmek : endirmek
işiyesim geldi : işecim geldi
itfaiye : etfaye
iyi : eyi
iyi değil : eyi del, dayı del
iyi halt ettin : şike yav yidiñ (şeker yağ yedin), eyi kak yidiñ
iyice hasta olmak : gömgök hasta o[l]mak
K
kaba : gobat (Ermenice kubat : kaba, biçimsiz, yakışıksız, uyumsuz, görgüsüz, zevksiz)
kadar : gada[r]
kadayıf : gadayif
kâğıt : kayıt, kâhat
kâhyası mısın : kâyasımıñ
kaka : e’ (bebek dili)
kalabalık : galabeşlik
kalça : gaba, gaba et
kalfa : ga[l]fa
kanara : ganare (Ar. kınnâre: mezbaha, kesimevi)
karanfil : galenfir
karanlık : garannık, garandık
karantina : gulüntire
karga : ga[r]ga
karılar : gala
karın : gan
karısı : gası
karnı depreşiyor artık : ga[r]nı deberyo gan (sıkıntıyla kıvranıyor)
karpuz : ka[r]pız
katmer : ga’[t]me[r]
kavun : gavın
kayarlamak, kayarı basmak (küfretmek) : gaya[r]lamak, gayarı basmak
kayısı : kayası
kaynana : gayınna
kekremsi : kekere
kemikleri sayılacak kadar zayıf : kakırdak gibi
kestane : kesdene, kesne
kıvılcım : gıyılcım
kibrit : ecza
kokmuş : ko’[k]muş
kolay : goley
korkmuş : ko[rk]muş
korkulacak : ko[r]kunculuk
koymak (bir şeyin içine) : guymak
koymak : goymak, gomak
koyun : goyun
koyun (bırakın) : goñ
koyup gitmek : gop gi’[t]mek
köfte : köfdü
kumpir : kompir
kurbağa : gurbavı
kuzu : guzu
küçücük oldu, küçüldü : küçceldi
küfe : köfe, köfün
küremek : kürümek
L
lades : yades
lastik : lesdik
leblebi : le’lebi
leğen : iliyen
lehim : ilehem
M
makara : mekere
makarna : makane
maşrapa : naşapa
maydanoz : nadenoz
mercimek : me[r]cimek
merdiven : medimen (Far. nerd-bân)
mezar : meze
mezarlık : bademliköy, tahtalıköy
mısır : misir
mış gibi yapmak : galaycılık de[ği]l göt çalkamak
muavin : mavin
muhacir : macır
mutfak : mutbak
murdar : mında
müflis (iflas etmiş) : möhlüz
mühim : möhöm
mürekkep : mürebgeb
N
nalın : lâlin
nane : nana (Ar. na’nâ)
nasılsın? acaba neler yapıyorsun? : nacapsıñ?
ne edeceğiz artık : netcez galañ, netcez gari
ne edelim ki : ne edam ye
ne edeyim ki : ne eden ye
ne işler yapıp ediyorsun : nişliyoñ goyoñ, ne edyoñ goyoñ
ne kadar : negıda
nemlenmiş : neme[r]miş
nerede ki : nede ye
neyleyim : neniyen
nişan : ılşan
nişan almak, denk getirmek : de’nemek
nişleyim : nişliyen
nüzûl : nüzol (inme, felç)
O – Ö
o (kişi) benim : u benin
o (şey) benim (bana ait) : u benim
o cancağızım : uncazım
o garibim : uncazım
ocağı sönesice : oca[ğı] sönesce (ilenç)
oğuşturmak : oğcalamak, ovcalamak
oklava : o’[k]lavı
olanca hızla koşmak : paldım guvvetinne siyi’[t]mek (seğirtmek)
oluk : uluk
orası, yanındaki yer : yanıñ
oraya gelelim diyoruz : urey gelâm diyoz
oraya geleyim diyorum : urey gelen diyon
otomobil : tomofil
öfkelenip heyecanla kalkmak : ka[l]kış ka’[lk]mak
öksürmek, öksürük : ö[k]sürmek, ö[k]sürük
ön : ün (önünde → ününde, ünüñde)
öteki ev (öteki oda, yan oda) : ötikev
öyle yapma artık: eñkilce e’[t]me gan, e’[t]me gan eñkini
P – R
palyaço : fellaçco
patates : patediz
patlıcan : badılcan (Ar. bâdincân)
pazar : baza
pehlivan : palevan
pekmez : be’[k]mez
peksimet : pesmet
pencere : mençire
perişan : perşan
pınar : bıña, buña
pişman : peşman
püfür püfür (esmek) : üfür üfür, üfül üfül
raprahat : ıpırahat
rezil etmek : irezil e’[t]mek
rezil olmak : irezil o[l]mak
romatizma : tomatizma
rüzgâr : örüzge[r]
S
saat : sahat
sabahleyin : saba[h]len
sabun : sabın
sadeyağ : sediya
sahiden : sahisiñ
salıncak : sancak
salya : salva (Latince saliva: tükürük)
samanlık : samannık
samimi misin : sahimiñ
sarımsak : samsak
sarsıntı : sırsıntı
sarsmak : sırsalamak
seğirtmek : siyi’[t]mek
selsebîl : zerezebil
sergi : se[r]gi
sıcak : ıscak
siftah : şefde
soğan : sovan
soğuk : sovuk
soğurmak : sormak
solucan : soğulcan, sovulcan
somurtmak : domur’[d]mak, doru’[d]mak, soru’[t]mak
söyle bir kere : söle biyo
su : buf (bebek dili)
suçlamak : gabahat sabı e’[t]mek (kabahat sahibi etmek)
sütlaç : sü’[t]laç
Ş
şapka : şakga
şaşda : nişasta
şaşdunu : nişasta unu
şeker : şeke[r]
şımarık : şıma[r]gan
şimdi : şincik, şindi
şose : susa
şu konuyu bırakın artık : eñkini goñ gañ
T
ta o kadar : ça u gıda
taa orada : dey urda
taa oraya var gel : di[y] urey va ge
tabakhane : tabahne
tahin : tahan, tahrın
tahtaya gelesice : tahdey gelsce (ilenç; teneşire gelesice)
tarhana : tahrana, tarana
tatlı : da’[t]lı
taze : teze
tek tük : seyrek sepildek
tekme : de’[k]me
temcit : temşit
tenha : tehne
tepmek : de’[p]mek
terâvih : terefi
tesbih : tesbek
teyze : de[y]ze
tırkaz (Ermenice) : tırkaraz (avlu kapısı kancalı kilidi)
tokat : ça’[rp]ma
tokmak : to’[k]mak
toparlak : toralak
torba : to[r]ba
turna : dırna
tükürük : tükrek
tüy : tüv
U – Ü
ufacık : üfecik, üvecik
ufûnet : üfonet, ifonet (Ar. ufûnet: pis koku, iltihap) bir olayın sıkıntısı, sıcaklığı, zahmeti
ulan : len
uzattın artık (üstüne oldun) : edinvediñ gari
üleşmek : öleşmek
üstesinden gelmek, hakkından gelmek : pulçu[ğu]nu çıka[r]ttırmak
V – Y
var : 1- va[r] 2- ma[r] (işim ma[r], uykum ma[r])
verimsiz çalışmak : eleyip eleyip kepeğine karıştırmak
verin : veñ
veysal : visâl (Ar. ulaşma, kavuşma) “Allah veysalını sürdürsün” şeklinde söylenir; birliğiniz daima sürsün, güle güle kullanın anlamına gelir
yağar (yağan) yağmurda : yava ya[ğ]mırda
yağmak üzere : yaven diyo
yahu : yav
yahu arkadaş : len sa[ğ]deç
yalın ayak başı açık : yalnayak başı gabak
yanında, sende (senin üzerinde) : gıyıñda
yapmayın etmeyin : ya’[p]mañ e’[t]meñ
yarası olan gocunur : işgilli büzük diñgilde
yarın sabahleyin : saba[h] saba[h]len
yavaş : yaveş
yazıhane : yazane
yemeği pişirmeye koymak : yimek furmak, yimey oca[ğa] furmak
yer misin yemez misin : yirmiñ yimezmiñ
yerleşik, yerleşmiş, çoktan : ye[ğ]li
yeter artık : yeteriñ galan (birden fazla kişiye söylenir)
yeter artık : yete gan, yete galan, yete gari
yetmiş : ye’[t]miş
yıkamak : yakamak
yıldız : ıldız
yirmibeş : yimbeş
yukarı : yokara
yukarı çarşı : yoka çaşı
yukarıda : yoka[r]da
yumruk : yurmuk
yumurta : yımırta
yürüye yürüye gidelim : yörüy yörüy gidam
yüzükoyun : yüzüguyun
Z
zağar : zava[r]
zerdali : ze[r]deli
zira : zere
zıplarken birdenbire kaydı : gañgırkene sañgadak zıypdı
- DEMİRCİ’DE LAKAPLAR (TAKMA ADLAR)
- DEMİRCİ’DE AİLE ADLARINDAN ÖRNEKLER
“Lakap: Bir kimseye veya aileye herhangi bir münasebetle asıl adından başka sonradan takılan ad, takma ad”
Aile adı ile lakabı ayrı düşünmek gerekir, aralarında fark vardır. Her “Aile Adı”na lakap diyemeyiz, her unvan ve meslek adı lakap olarak kabul edilemez.
Burada görülen karışıklığın nedeni, benim “Lakaplaşma” adını verdiğim kavramdır:
Diyelim; 100 yıl önce aile büyüğü berberdi ve diyelim ki kendinden sonra sülâlede bu mesleği yapan çıkmadı. Mesleği nedeniyle ailesine “Berber Ali’ler”, Demirci söyleyişiyle “Bebe Aley” veya “Beberaley” deniyordu. Günümüzde torununun torunu Mehmet’e “Beberaleyleñ Mamet” veya “Beberaleñ Mamet” denmesi anlatım kolaylığı sağlıyor. “Lakaplaşma” böyle ortaya çıkıyor.
Aile adı genellikle bir aile büyüğünün adından oluşur:
Cemil Beyler, Yakup Ağalar.
Makam, mevki, unvan veya meslek adı da aileyi tanıtmakta kullanılır:
Kâtibey, Çavuşey, Bakırcey, Galaycey vb.
Eskiden aile adları bu şekilde oluşurken Soyadı Kanunu çıktıktan sonra aile adları soyadı olarak alınmış (Kâtipoğlu, Çavuşoğlu, Bakırcı, Kalaycı vb), bazıları da yeni soyadı almayı tercih etmiştir. Günümüzde soyadı yanında aile adları da hâlâ kullanılmaktadır.
Bu bölümde bütün aile adlarını yazmak yerine; asıl konumuz olan lakapları yazmayı, bunun yanında lakaplaşanlardan bazılarını örnek olarak vermeyi tercih ettim.
Meslek ve rütbeden oluşan Aile Adlarına çok az yer verilmiş; yiyecek, meyve, sebze, hayvan ve yer adlarından gelenlere daha fazla yer verilmiştir.
Bu çalışmanın asıl amacı; lakapların yanında, oldukça kısalmış (Ahmet Ustalar → Ahmosdey), söylenişi aslından çok değişmiş (Ayşekadınlar → Aşganna) ve anlamı çözülemeyen (Abbane, Callak) özgün adları tesbit etmektir.
AİLE ADI KAYNAĞI
|
AİLE ADI
|
DEMİRCİ’DE SÖYLENİŞİ
|
Aile Büyüğü Adı
|
Abdurrezzak’lar, Kadir’ler
|
Abdırazey, Gadirey
|
Unvanlar
|
Cemil Bey’ler, Yakup Ağa’lar
|
Cemilbeyle, Yakıbala
|
Rütbeler, Kademeler
|
Gani Çavuş’lar, Ahmet Usta’lar
|
Gançavışey, Ahmosdey
|
Dînî terimler
|
Hacı Molla’lar, Cennet’ler
|
Hacımolley, Cenne’le
|
Köken
|
Çerkez’ler, Tatar’lar
|
Çekezey, Tatala
|
Meslekler
|
Bakırcı’lar, Kalaycı’lar
|
Bakırcey, Galaycey
|
Sebzeler, Meyveler
|
Kabak’lar, Karpuzcu’lar
|
Gaba’la, Kapızcey
|
Hayvan Adları
|
Koyun’lar, Leylek’ler
|
Goyunna, Leyle’le
|
Renkler
|
Karakaralar, Yeşil’ler
|
Garagarala, Yeşiley
|
Yer Adları
|
Akdere’liler, Menemen’liler
|
Akdereley, Menemenlile
|
ADLARIN, LAKAPLARIN OKUNUŞUNDA YARDIMCI BİLGİLER, ÖRNEKLER
(1. Bölümün başındaki İşaretler ve Kısaltmalar Tablosuna da bakınız)
AÇIKLAMALAR
|
ÖRNEKLER
|
K harfi G olarak söylenir
|
Kavallar → Gavalla[r]
Karakaralar → Garagarala[r]
|
Bazı adlardaki R ler söylenmez bunun yerine R den önceki ünlü uzatılır
|
Biberler → Bübe[r]le[r]
Ciğersiz → Ciğe[r]siz
|
-gil yerine kullanılan -lar, -ler eklerindeki R ler söylenmez, uzatılmış a, uzatılmış e veya -ey şeklinde söylenir
N ile bitenlerde -na veya -ey kullanılır
|
Börekçiler → Börekcile[r] → Börekcey
Parmaksızlar → Ba[r]magsızla → Ba[r]magsızey
Ramazanlar → Ramazanna → Ramazaney
|
Ağa uzatılmış a şeklinde söylenir
-oğlu -o şeklinde söylenir
|
Hasan Ağa → Hasana
Çizmecioğlu → Cizmeco
|
’[k, t] Kesme işaretinde hıçkırır gibi kesme yapılarak köşeli ayraç içindeki harfler yutulur, söylenmez
|
Ölcekler → Ölce’[k]le
Mertler → Me’[rt]le
|
N ünsüzü bazı lakaplarda genizden
söylenir N→Ñ (ng)
|
Çañno
Ciñgildey
|
Abazala[r], Abazo
Abbane
Aga
Akkaş
Aley
Aley
Alvano
Ateş
Ayıboğan
Babıçgaldırmaz
Bacey
Badâg
Bağbozaney
Baldanna, Baldano
Baley
Balik
Bamaksızey
Battaley
Baybay
Be’[k]mezle[r]
Bebişey
Bedavla[r]
Bismillâhsız
Boduç
Bö[ğ]ce
Burma ka[r]pız
Bübe[r]le[r]
Bülbüley
Callak
Cami saati
Carla[r], Caro
Cevahirle[r]
Cırtcey, Cırtco
Cıvık
Cicibeyle[r]
Ciğe[r]siz
Cimcik
Cinemirey
Ciñgildey
Cocurla[r], Cocuro
Cumbaz
Cüfe[r]le[r], Cüfero
Çakal
Çakır
Çañno
Çantala[r]
Çapı’[t]lı
Çaprazla[r], Çapraz
Çaybirey, Çaybir
Çevirgen
Çıbık efe
Çıyan
Çille[r]
Çolağey, Çolak
Çoma’[k]la[r]
Çomuk
Çöpürey, Çöpür
Çulhala[r], Çulho
Dagildugül
Dalaklı
Dallaney
Dana
Daşla[r]
Dayo[ğ]laney
Debelâyey, Debelâ
Debirnoş
Delegancey
Delikgulak
Demir ayak
Demir kasa
Demir tava
Dıbırdı’la[r]
Dıñgalak
Dokuz eşe’[k]li
Dokuz Eylül
Doma’[k]la[r]
Domalan
Doruk
Dölle[r], Dölo
Dörtduva[r]
Efendey
Eğrelti
Eşekçe’[k]mez
|
Eşibaşey
Etyimez
Eyvahcıla[r]
Fakir
Falfara
Gaba’[k]la[r]
Gabcalley, Gabcallo
Galbazaney
Galizle[r], Galizo
Gamalı
Game’[t]le[r], Gamedo
Gamero
Gañgidi
Gara efe
Gara makara
Garabacak
Garabatak
Garabıyık
Garaboduro
Garabö[ğ]cey
Garadaşak
Garagarala[r]
Garagoyun
Garagözlü
Garasanna
Garıbla[r], Garıbo
Gatırcey
Gavalla[r], Gavalo
Gavcıkala[r]
Gayalı
Gaygısızey
Gayımla[r]
Gazel
Gazık
Gevşek
Gıvıttır
Gidişgen
Gobey
Gocabaşla
Gofurey, Gofuro
Goyunna, Goyuno
Göde
Gökçele[r]
Gugucu’[k]la[r]
Guley, Gulü
Gurbanna
Gurdalla[r], Gurdo
Gurtcey
Guru Bey
Gurula[r], Guro
Gurusıkı
Guzu
Habarannamaz
Hacıkırçcey
Hamıraşı
Harmandalı
Hazırla[r], Hazıro
Heciney, Hecino
Hırpano
Hillile[r], Hillo
Homhom
Homurtak
İlvano
İncegarey
İncey, İnco
İrile[r]
İşim ma[r]
Kaskasla[r]
Kayko
Kaytazla[r]
Keçeley, Keçelo
Kel
Kescey, Kesco
Kılcanna
Kıldırcey, Kıldırcı
Kılley, Kıllo
Kırkyalan
Kıstırla[r]
Kibar
Kirlile[r], Kirli
Kokulu
Koni
|
Kopuk
Kore, Koreli
Kostak
Köley
Kör
Kuturey
Küllük
Madırley, Madırlı
Mancı
Mani
Mavin
Mayhoş
Me’[rt]le[r], Me[r]do
Melezle[r]
Memeli
Mezesineğ
Mıtıkan
Milyoner
Mohmoh
Moraley
Naciyegoyun
Nalçabı’[yık]la[r]
Naza[r]lık
Nomenne, Nomeno
Oğlancey
Onyedili
Oruçla[r], Oruco
Otuzbirle[r]
Ölce’[k]le[r], Ölo
Pampak
Pamukley
Patron
Pıtrak
Pirim
Pultuk
Sade gave
Sağırla[r]
Samsa’[k]la[r]
Selve[r]le[r], Selvero
Setrazemey, Setrazem
Seyismaley
Sıpas[ız]la[r]
Sine’[k]li
Şahbazla[r]
Şarap
Şeytan babbası
Şılak
Şimirle[r], Şimiro
Tahtaburun
Takoz
Takviyeli
Teke[r]le’[k]ley
Tenekegulak
Te[r]tipsizey
Tıkırey, Tıkır
Tılsanna
Tıreş
Tilki
Tiri’[t]le[r]
Tokkaş
Tokur
Tollo
Topal
Topalayey
Trempetcey
Türdo
Ütülü Bey
Yadeley
Yağlıbide
Yağlıgara
Yamık
Yâren Dömbüldey
Yarım gâvur
Yedi develi
Yeni zengin
Yesirle[r], Yesiro
Yılan
Yılık
Yonnula[r], Yonno
Yumşacı’[k]la[r]
Yurdo
Zabınna, Zabıno
Zeybe’[k]le[r], Zeybeğo
Zohorcu
|
Acamla[r]
Ahmosdey
Akyaley
Alağo
Âley
Aşcumarey, Aşcumaro
Aşganna
Ayeno
Badakcey
Basmacey
Bedire’le[r]
Börekcile[r]
Celley, Cello
Cezele[r], Cezero
Cizmecey, Cizmeco
Çobaney
Dalvala[r], Dalvaro
Debboyla[r]
Demircaley
Demirley
Dudey
Dülge[r]le[r]
Efirley
|
Ekincey
E’[k]mekcile[r]
Emirsenne, Emirseno
Engelesle[r]
Eseçebile[r], Eseçebo
Esele[r], Eso
Eskicile[r]
Gabeşey, Gabaşo
Gabılla[r], Gabılo
Gadey
Gazlaley, Gazlalo
Gırdagızey
Gocahalley
Gozağaçley
Haccagafey
Hacsarey
Hamamcey
Haynaley, Haynalo
Huyhuyla[r], Huyyo
Ispahey, Ispoho
İllezle[r]
İrahmey, İrahmo
Ka[r]pızcey
|
Kasapgızey
Kâyala[r], Kâyo
Kellecey
Kesdenecey
Lazla[r]
Leyle’[k]le[r]
Mollumarey, Mollumaro
Mudanna, Mudano
Mutafla[r], Mutafo
Mülâzımey
Nuhçebile[r]
Odabaşey
Paşey
Ramazanna, Ramazano
Sakala[r], Sako
Se[r]da[r]la[r], Sedero
Sepetcey
Sülleley
Tecirele[r]
Tekkelile
Yağcuma[r]
Yo[r]tanna
Yoğurtco
|
Şehir içi, Orman içi, Bağ arası; Alanlar, Çeşmeler, Dereler
Ahat Hamamı
Ahçalı Buña
Ahmetle[r] Çayırı
Akçagayrañ
Akçake[r]tik
Akya[r]
Alaguş
Al[i]Dede Değmeni
Anavera Deresi
Andık İni
A[r]palık
Astepe
Ayenne Buñarı
Aynalı Buña
Aynalı Çayır
Aynalı Gır
Ayvalık
Ballı Buña
Ballıca
Başalan
Bey Buñarı
Bez Deresi
Buruncuk
Büngüldek
Çat Değmeni
Çe’lek
Çereşe
Çoma’[k]lı Bayırı
Çukur Han
Damıran Çeşmesi
Demirli Buña
Demirocak
Deveboynu
Dört Aha[r]lı
|
Dübekönü
Düvenönü
Eşekci Gayaları
Fariç Buñarı
Fike Deresi
Gabalak Buñarı
Gadıboğan
Galaycı Buñarı
Gandille
Gannı Çukur
Garagedik
Gâvur Değmeni
Gayabaşı
Gazanaltı
Gelinuçtu Tepesi
Gıran
Gırüstü
Gozaveç
Gulo
Gumbuña
Guzyaka
Günece Deresi
Güldürdek
Güreş Ha[r]manı
Gürgenocak Çeşmesi
Haltaz Buñarı
Hamamlı Buña
Hamamönü
Ha[r]manna
Hangaşı Çeşmesi
Hanımo
Hatıp Deresi
Hışılcabaşı
Ilca
|
İğdeli Burun
İkuluklu
İplik Buñarı
İrezle
Kaydıran Çeşmesi
Kızılçağla
Killik
Kozağaç
Köpek öldüren çukuru
Meterez
Murtcu Köprüsü
Nafıa
Oturocak
Oyuka[r]dı
Oyukgaşı
Öreniçi
Papazoluk
Pasamaz
Saat Çamı
Saltık
Seke Deresi
Sı’[t]ma Buñarı
Sıçancık
Süt İnciri
Şeytan Beşiği
Tek Gavak
Tepeta[r]la
Tür’[k]men Tepesi
Uzunuluk
Yalnızcuma
Yemen Dede
Yonca
Yo[r]tan Bayırı
Zane Buñarı
|